28 Şubat 2014 Cuma

başlıksız

unut beni diyor şarkı.
giden kaybedendir.gittin kaybettin/m...



şarkı bunu diyor.ben sesli bunu diyorum..ama içim neden kırık.neden hüzün yağmur gibi üstüme yağıyor.

hani diyor ya şiir.





”Bir gece habersiz bize gel
Merdivenler gıcırdamasın
Öyle yorgunum ki hiç sorma
Sen halimden anlarsın
Sabahlara kadar oturup konuşalım
Kimse duymasın
Mavi bir gökyüzümüz olsun
Kanatlarımız dokunarak uçalım
İnsanlardan buz gibi soğudum
İşte yalnız sen varsın
Öyle halsizim ki hiç sorma
Anlarsın.



yürüyorum sokaklarda.
omuzuma omuzlar çarpıyor.insanların yüzünü devinimini izliyorum.
hiçbişey değişik değil.
dünya bildiğimiz dünya.
açmış ağzını kocaman tüketiyor adını zaman koyduğumuz enerjileri.saniyeler,dakikalar,saatler günler geçiyor.
yarın bugun bugun dün oluyor.

şarkı ne derse desin.
ben senin beni unutmamanı.heranında beni anmanı..beni kaybettin diye kahrolmanı istiyorum.


yooo seni sevmek değil bu.
bencilim sadece.

iç ses:dürüstmüsün sıla.doğrumu bu
dış ses :siet tin onu başından daha ne.yaşa gitsin.dışarda bir hayat var seni bekliyen.

içses kırılgan ağlak:onu özlüyorum.
dış ses:apppptaaalllll.............objektif ol...

sıla:durdurun dünyayı inecek var...
neden takılıyım 4-5 yaşlarıma.
ikide bir rüyalarımda.
insan uykusunda
güneşin yüzünü yaktığını
sabah güneşinin kapalı gözlerinden içeri süzüldüğünü duyumsarmı.
bahçenin ortasındaki kırık taşlardan örülü ince yolda yürür mü..
zambakların kokusu burnunu sızlatır mı böyle..
bakar mı mavisine gömüldüğü mine çiçeğine hayranca.


yaşamın geriye dönük kaleydoskobu bu.
çevirdikce renkler
ve
şekiller.
umut.
beklenti.
gelecek örüntüsü..



oy benim çocuk yanım..
oy benim bitmeyen takılı kaldığım hayallerim.

cebimdeki öyküler 3


hep tv de programcı olmakdı isteğim.
gelecek planımda sıla elinde kamera fotoğraf makinası haber peşindeydi.kargo pantolonlarla.
uğur dündar önder hatta pirimizdi.
lise sonda biyoloji hocasıydı galiba yada fizik kim nereyi seçecek diye sordu.
baktım arkadaşlarım çok iddealı..herkes dr,mühendis,siyasetci,bişiler .
ben diyemedim ben basın istiyorum diye.
kızarırdım sıksık.
utanırdım kendimden.hepimizin aklı bir karış havadaydı.ama benimki ne bir karışı sanırım onlarca karış havada.
sana tıp yakışır dedi hoca.ben yalakalanma adına ah evet dedim idealim zaten.içimden pispis güldüm.
aklımda üniversie sınavının dışında herşey vardı.
sırt çantaına tıkılmış gereksinimler.
lise bitirme hediyesi olarak söz verilen motorla gezilecek yerler.defterime yazdığım olmayan sevgiliye yazılan yazılar,şiirler,özlemlerim.
yüzümde çıkan koca sivilcenin kaçıncı kanatma aşamasında olduğu.

okaar ilgisizdimki okuldan.hocaların adını bile bilmezdim.
ama ilginç bir öğrenme isteği.devamlı okurdum.ne varsa önmde herşeyi.

sanırım o ders benim geleceğimin adını koydu.

ama en hala mesleğimi arıyorum.bir yerde duydum artistler böyleymiş.
ne olacağını seçemiyenler artist olup herşeyi oynar..her mesleğiyşarlarmış.

onun için heralde çok geç.
mi acaba..

cebimdeki öyküler 4


içimi zaman zaman nedensiz hüzünler dolduruyor.çocukken ve ilkgençlik yıllarımda mutluluğun ve umudun kokusunu alırdım.burnumun direğini sızlatırdı.

şimdi hüznün
aradığını bulamamışın kokusu burnumu sızlatıyor.

acaip sıkılıyorum.
nerede olsam hep bir dejavu -yaşanmışlık hissi.

sabah aynı şekilde kalkış.
diş fırçalama-yüz yıkama..giyinme vs.herşey aynı.
iyiki erkek değilim ve traş olayım yok.sonra sokaklar.
sokakları paylaştığım insanların yüz ifadeleri.
günün ilk saatlerinde bile yorgun bezgin,kızgın yüzler.hanibiri bişi desede patlasam yüzleri.kısılı dudaklar.

sonra kızlar ellerinde telefon konuşan.ve konuşurken sanki çılgın bir sevişmeden ya da aşk ilanından kayan gözler dudak ifadeleri.ve tel kapanınca anında değişip ortama uyan ifadeler.

tavus kuşu konseptindeki genç erkekler.kotları düşük.kuaför çırağı havalı.

yolu süpüren temzlik işçileri bile süpürge elinde aynı dünden devam havasında.oysa taksa kulaklığınıdansederek süpürse yolları.nekadar hoş olacak ya.(devam edeceğim)

sıla

denize gelinlik giydirilmez

çocuk
mavibir düşün
kokusunu uzakdan alır.........

neydi yalnızlık
şu karşıdaki geminin
su kesimine değen
denizin yarısımı....


kendimleyim..
sendeyim..
sen ki benim sözcüklerimin sessizliğisin.

offf sevdiğim
yazmadığım mektuplarımda sevgi var
aşk var...
ölümsüzlük gibi bir his ve (basit evet banall)
mobilya takımının rengi var..
o dört duvarın çizdiği eve konulacak..
bak..bakk.
bu da güzel bir tablo
girişteki koridora..nasıl yakışır.

sözler var..hayaller var
daima.
sonsuza kadar
ölünceye kadar
ve
hatta arafda...

mektuplar ihanettir.
sıla.şubat 2012

cebimdeki şiirler

cebimdeki şiirler 2


saçlarımı siyaha boyamalıyım
deli kara
sonra yalnızlığımın vesikasını çektirmeliyim..
sararan parmaklarımın arasında bir sigara olmalı.
zarflayıp sana yollamalıyım.
görmelisin paçavra yüzümü
duymasanda boğuk sesimi.
eteğimin kenarındaki gizlediğim çorap kaçığını görememen gibi.
içim daralyor....maviler sanki yarışmayı finallendirmişde
ne idükleri belirsizce biryanımdan süzülüyorlar..



sen ha yoksun
ha varsın.
sıla /03 şubat /08

ben


bir zamanlar bir akasya çiçeği varmış.
narin bir çiçek sanırmış kendini.
insanlarında onu narin gördüğünü sanan.
ama bir gün saygısızca ve hasetle ezmeye çalışmışlar onu.
üşümüş
içi titremiş.
sevgisizlik hertürlü darbeden ağır gelmiş.
kurumaya bırakmış kendini.





Giderdim…

Bazen bir an için kalkıp gitme, bağları koparma cesaretini buluyorum kendimde. Keşke nereye gideceğimi bilsem. Herhalde giderdim.[/I]



Sana gel demiyorum. Bu öykü yanlış oldu, otur baştan yazalım diyorum.

canımın takıntı sınırı

canımın takıntı sınırı



Sus be yüreğim!
Ben de biliyorum özlediğimi ;
Sus da bilmesin özlendiğini....

neden ki


kimkimden akıllı kim bilebilir.
zeka nedir ki.
insan kendinin skalasını bilebilir ki.

şöylemidir olay abiler aplalar..

sen ki bir sözlük kullanıcısı oldun ve birtakım fikirlerin var. bunları nasıl anlatmayı düşünüyorsun, hangi kelimeleri kullanacaksın? öyle ahırdan çıkmış gibi; "lan olm dinlesenize, benim fikrim doğru lan işte laaan!" diye ortalığa giremezsin. üsturuplu olmak için seni bekleyen kelimeler var. işte bir tanesi orada; sessizce, yaşlı gözlerle bekliyor, hasretli gözlerle bekliyor:mesela argüman.

argüman demek iddia demek, tez demek. tdk anlamı bu. ama bir yazıda olsun, sözlü anlatımda olsun, "argüman" demek güç demek, "argüman" demek, iktidar demek. örneklerle inceleyelim:

(entel dantel gelişmişiz ya kullanmamız gerekki aklımızı anlasınlar değil mi..
sonra gelsin şakaşukacılar.)

"bu sacmaligi soyleyen yazar arkada$larimiz okuduklarini da anlamiyorlar, $a$kinliktan ne yapacaklarini bilemiyorlar. her $eyden once, bana geldiginiz argumanlara bakalim. bu argumanlariniz o kadar sakat, o kadar zavalli ki, bunun bilincinde ol(a)mamaniz bile beni ciddi uzuyor. oyle ki; ulkem ve insanlik adina utaniyorum!

bilmem jeton dustu mu, yoksa ko$eli mi? kapi$? (ya da buna benzer birtakım mizahi ve laf sokucu son paragraf örnekleri)"

şimdi, bu paragrafı "argümansız" oku, mesela "sav" koy, ne oluyor; "her seyden once bana geldiginiz savlara bakalim, bu savlariniz çok sakat, çok yanlış be kankitsu ehe ehehö". gördün mü? cümleyi ciddi bir şekilde bitirmek bile mümkün olamadı. çünkü, "sav" kelimesi cücük gibi, ufacık, minicik ve turşucuk gibi görünüyor. oturmadı oraya, yakışmadı, uymadı.

yani, "senin argumanlarin ne, bana argumanlarinla gel" diye bi soru duyduğun an, ister istemez, "mınakoyim nereye koydum lan argümanlarımı" diye sağına soluna, pantolonunun ceplerine bakmak mecburiyetindesin. çünkü yani, "argüman" o kadar etkili. "bana geldigin argumanin nerde" diyo adam. "otobüsle geldim abi" diyemezsin, o mizahı, o nükteyi sana yaptırtmazlar, yapamazsın. uzun süre kendine gelemezsin.

anam dişim ağrıdı.. son olarak, sonuç cümlemi de eklemeyi unutmuşum özür diliyorum sözlük, son olarak, argümanlarınızı yanına almadan dışarı çıkmayınız, üşürsünüz, hasta olursunuz. argüman, her derde derman


tanımadan insan yargılıyanlar.
yargıcı saygıyla etek öperek kutlayan yalaklar..
tanımak ..tanımaya çalışmak kaybettirmez hiçbişeyi.
unuttunuz galiba dolu başak eğik olur.
boş başaksa ben neymişim be havalarında dik.

kum dan

kum dan



içimde başıboş dolanan sarhoşluk kör gözlerinle bir şeyler görmeye çalışmaktan yorulmadın mı
gecenin zehrini yıldız yıldız içerken..

Sen yüreğine çiğ tanesi düştüğünde bile ölmemiştin
şimdi yalnızlığına kattıgın bu kalabalık coşkusu neden

kum dan

kum dan

uyuyormusun ?
dedi

galiba uyumuyorum
dedim
yada ne bileyim
belki hiç uyanamıyorum hayat denen bu garip kabustan



uyanık olsam
onun çıkmaz sokaklarında aramıydım kurtuluşu adım adım
yada korkarmıydım hiç gün ışığından

uyanık olsam
var olmadıgım bir bahçede sularmıydım plastik sevgi çiçeklerini
hiç yanmamış bir ateş ile ısıtmaya çalışırmıydım üşüyen ellerimi

uyanık olsam
görmezmiydim gözüme sokulan yalandır dediğim gerçekleri

yazık dedi acıyarak bakıp gözlerimin içine
bense
bana acıyan tüm zavallılara acıdım bilinçsizce
.
.
.
yazıyorum geçiyorum bazen işlek bir otoyoldan sagıma soluma bakmadan

aşk

aşk

aklımda binbir şarkı
öznesi hep sen olan
sol yanımda anlatılamıyan duygular
biraz kül
biraz duman
ortada kıvılcım.
özlüyorum
özlemim senmisin
yoksa o günki benmiyim
sarsak
savruk
beceriksiz
aşık.



evet aşık.
o aşkki
unutturuyor ölümü
dünyanın ölümlülüğünü.

tutukla beni

cebimdeki öyküler


etrafa bakındım
ve
aklımı yitirdim önce
ama ordaymış
sehpanın üzerinde..

ceplerim bomboş
cebimde cep
bir notun bile yok..

oysa bilirdin
dudaklarının arasına hapsolmakdı
özgürlüğümün anlamı..
ve
yine sen bilirdin ki
ben nezaman dudaklarında solusam
bir denizin benzi solar soluğunda
çünki
aşkımız mavidir sevgilim
gece laciverte çalarken
yakamozlar yağıyor
meşgule atıyorum
sen le ben dışında herkesi.



tutukla beni.

renkahenk

cebimdeki öyküler


ilk bileklerimi kesmiştim.
üstelik çok gençde sayılmazdım.
sızıdan çok kanın akışındaki sıcaklığa hayret etmiştim.
uzun süren sıkıntılı sürecin çözümüydü eylemim.
belkide iddealaşmak dı yaşamla.etrafımda oluşturduğu parangaları kırabilme yöntemi.
belkide çözebilmekdi derdim evrenin varoluş nedenini.biryerlerde gizlenen tanrı nın varlığını duyumsama isteği.
o ya da bu.
kan daha hızlı akacak sanıyordum.rengini daha kırmızı.tembelce sızıyordu.ve siyaha yakındı rengi.
beyaz mermere damlattım.test yaptım nerde rengi daha güzel olacak diye.gezindikce arkamda lekeler bırakdı.
müzik açdım beklerken.
içmediğim sigarayı yaktım.öksürdüm.basınçdan kanama arttı.
deneysel davranayım..evrelerini yazayım dedim.
çok aptalca geldi.


hep devinimsiz duramazdım zaten.
saçlarımı boyadım bende.
renk-ahenk.20 şubat.....

sen

anlattın ki bana
ben
benle
takılmalıyım.
kapıdaki
kağıtta
mazeret nedeniyle
müessesemiz
belirsiz bir tarihe kadar
kapalıdır yazıyor.

yitik




ellerini tutmak...sarıp sarmalamak istiyorum seni
oysa sen
kör kuyulara kurbağa ilan etmişsin kendini
kötü kalbli cadılara teslim etmişsin kendini
çocukluğumuz kötü bir düş şimdi.
ölümcül döşeklere bıraktımda ruhumu
bedenim çıkmaz yollarda
zulasız
dar ağacında dilek mendillerince asılı masal kitaplarım
yitik kentlerdeyim. 03.04.12

cebimdeki öyküler



yüreğinde bir akşamüstüydü, gözlerin henüz doğmamış yıldızlar kadar masum, ellerin henüz vurulmamış ceylanlar kadar ürkekti.
yüreğinde bir akşamüstüydü,
yeni uyanmış tanrının kalp atışından anlıyorduk yaşamın cennetten uzak bir yerde kaldığını, henüz ihanetler bu kadar pahalı da değildi hem, hatta tenin daha yeni yetme fahişenin arka cebindeki adresler kadar taze et kokuyordu...
idare lambasıyla önünü göremeyen ayaklarımızda çamurlu, yırtık ölümler vardı ve biz yüreğinde bir akşamüstü yağmur yağsın diye bekliyorduk. Evet kaçıyorduk bir anlamda, buram buram yokluk kokup cennetten uzaklaşan yaşamaya karışırcasına kaçıyorduk...

yalandık, ucuza giydirilmiş bir çift kuklaydık perşembe pazarında; ki sen aşka satılıktın, bense yalnızlığa...

tanrının lügatında, herhangi bir yalandık oysa...

sekiz

saat gecenin beşi
bütün legal yolları denedim
artık illegal aşk
denemelerindeyim
bir kadın beliriveriyor sokağın başında içimde korku ve özlem sana benzetiyorum burada da yoksun belki de öbür sokak yada öteki şehir belki de öteki alem söyle neredesin ben bütün hayallerimi hariciye koğuşunda kurdum sen dışarıda en ahlaksız tekliflere açık yaşarken yırtmacında şehrin pisliği söyle giden mi pişman kalan mı hayatından bana sorma arada yaşıyorum hayalini arıyorum gerçeğine beş kala kaybetmenin hüznündeyim yalnızlık mı en çok adını duyduğumda ürkütür beni sebebi sensin bütün bunların sen yüzünü görmediğim saçını okşamadığım kimsin ne zaman iltica ettin rüyalarıma ben hariciye koğuşundayım hayaller kuruyorum bir horlama sesi bozuyor bütün ihtişamını burada gardiyanın jop sesi yada acı bir intihar eylemidir beni sana tutsak eden birde üç metre ilerde kazılmış bir kuyu derinliği iki metre özgürlük hayalleri kuruluyor tek sorun çıkan toprağın nereye boşalacağı bir cevap gelir yalnızlığı o toprağa gömeriz sonrada bir saksı bir çiçek ekeriz büyütürüz el ele adımı adını sen koyuver yalnızlık tükenmiyor ya kuruyoruz bütün orospu hayalleri bütün mahkumların her gece aynı hayali kurduğu içinde bir tek senin olmadığın üşüdüm biraz sanırım kapı açık kapımı açık olamaz burası hariciye koğuşu yakalayın kaçıyor yalnızlık ….

yedi


bazen içimi bir sıkıntı basıyor,
herşeyi bırakıp gitmek istiyorum,
çok değil belki bir kaç saat belki bir kaç gün..

arkamdaki hiç bir işi.. hiç bir sorumluluğu düşünmeden..
sadece gitmek..

gitmek dediğim öyle sessiz bir yer değil ama..
uçağa binip hoop newyork mesala.. kimseyi tanımadan..
yeni birileri ile tanışmak olabilir..
ya da kimsesiz..

cebimde düşünmeyeceğim kadar para..
yemişim.. içmişim.. kafam iyi..
biraz alışveriş..
biraz eğlence

ohhh şarj oldum, batarya dolu..
dönebilirim bıraktığım herşeye şimdi.. üstelik dönebileceğim şeylerin mutluluğu ile..

ama bak hala buradayım ve içimde öyle deli bir gitme isteği..hatta öyle ki gözümde yaş içimde sıkıntı yapacak kadar..

bugünlerde halet-i ruhiyem bu maalesef .

6


"sırf sizinle gönüldaş kalalım diye acı çekiyorum."

KAFKA

sevilene



öğle sıcağında şiir yazma bana
gecenin karanlığı ve büyüsü sinmeli mısralarına
tutkunun kokusu başını göstermeli
gözlerimi kapatabilmeliyim,
gece gözlerimi sana çevirmeli..

bir parça mavilik almalısın denizden
ve bulaştırmalısın yüreğime
öyle parça parça değil
bütün bedenime
hele bir de yağmur yağarsa,
değme keyfime
tut kolumdan sürükle beni../..yapış saçlarıma
dansa kaldır beni

öyle sıcağında şiir yazma bana
gecenin gölgesi örtmeli kelimelerin üstünü
üşüyen arzular bir cümlenin içine sığınabilmeli
utanmadan soyunabilmeliyim,
utancım dudaklarında bakireliğini yitirmeli

itinayla akıtmalısın isyanlarımı
ve fırlatmalısın uzaklara
öyle yavaş yavaş değil,
bir belayı uzaklaştırırcasına
hele bir de kolların sarmışsa beni,
dokunma sessizliğime
al başımı daya göğsüne../..okşa ruhumu
beni benden istercesine..

öğle sıcağında şiir yazma bana
bekle geceyi
bütün korkuların çekip gitmesini
gizlice../..görünmeden sana gelmemi
bekle gecenin notasız melodilerini
gecikmişliğini
delirmişliğini..

ne vakit saat geceyi vuracak
ne vakit yüreğimin artçıları bedenini sallayacak
ne vakit sen içimde../..ben dışında olacağım
o vakit şiirlerin en güzelini../..en tutkulusunu
ve en haylazını yaz bana..
yüreğinde uyuya kalırsam../..sakın uyandırma..

5



güzel kalan yaralar vardır çünkü..
limon kokulu, yağmurlu kadınlar vardır.
hiç unutmayan kadınlar vardır.. limon kokulu..
her şeye rağmen.. yağmur kalan kadınlar vardır.."

Lale Müdür

bekle beni

bekle beni

bekle beni yaz.......
kalbine.
ruhuna.
hücrelerine..........

düş çarpışması



Mağaranın soğuk ve terli duvarlarından başladım saymaya günleri...

Birinci gün dolunay...
İKinci gün tarifsizlik...
Üçüncü gün bekleyiş...
Dördüncü gün merak...
Beşinci gün isyan...
Altıncı gün kaygı...
Yedinci gün not defteri...

........ve Sekizinci gün düş çarpışması.................

4



İnsanların, senin hakkında ne düşündüklerini önemsemeyerek,
Ömrünü uzatabilirsin mesela.

~C. Bukowski

kaos





Hissediyorum vücudumun en çirkin yerlerini, elimin altında hepsi.. Bakıyorum ve tiksiniyorum bazen. Bazen sadece aynaya bakınca seviyorum. "Suretinin sureti" ne de olsa... Ona bakarken de aynadaki beni görüyorum. Seviyorum bu halimi. Elimle dokunabildiğim kadar yakın, ama tiksindirici, ama aynadaki kadar güzel kızı bana anımsattığın için seviyorum onu. Ona yazmayı, ona konuşmayı!

bunasıl düş martin


sigarası yanıyor küllüğümde
az önce çıkan birinin..
az canı tez..
belki biraz burnunda...
soluklu ve kadınsı..
kardelen aşklar dayatıyor..
nasıl gitmek ulan bu diyorsun
nasıl...





kışağaçları
soluğum buğu
cinayetler kuruyorum karın örttüğü
karnında yüreği bir başkabiri....

cebimdeki öyküler




Hüzünlerimi yapıştırıverip gözbebeklerine
Yüreğinden öpebilir miyim okuduğun her satırımda,
Attığın her umutvari adımda,
Duyduğun her hüzünvari seste.
Görmediğini bildiğim her güzelliğini,
Acısını dayanlımaz ağırlığını hayatın,
Çıkardığımda karşına
Gülümsediğini düşleyebilir miyim herşeye rağmen?
Denize dokunurken,
Serçelere göz kırparken
Doğan güne olmuşa, olacağa gülümserken
düşünebilir miyim seni?

3

Yeni bir ev... Yeni bir sabah... Yeni bir ülke... Kahvaltı masasında üzerine taze kekik ve sızma yağ dökülmüş bir kara zeytin tabağı, kurutulmuş domates ve beyaz peynirle kızartılmış bir simit... Yeni bir ülkeyle tanışmanın sevincini paylaşabildiğiniz gözleri gülen bir sevgili... Yalnızlığı her hücrenizde hissettiğiniz, zorlu bir mücadele ve kıran kırana savaş verdiğiniz iş hayatınızın bitimsiz bela gecelerinden birinde alnınızı okşayan “hayatta” bir anne... Yapamayacak bile olsa “Sen dert etme, ben hallederim” diyebilen “hayatta” bir baba... Saçlarınızla kuaförcülük oynayan ya da minicik ellerini boynunuza dolayan bir evlat, yeğen, kuzen, arkadaş çocuğu... Tertemiz, mis gibi kokan ve size ait bir yastık... Görebilen gözler, gacır gucur ses çıkarsanız da hatırlayabildiğiniz şarkıları söylemenize ve derdinizi anlatmanıza sebep konuşma yetisi... İşitebilmek... Ve hepsinden önemlisi hayatta olabilmek... Ölüm dışında her şeyin çaresi var... Her şeyin...

2


Mahallede aşağılanıp horlanan çelimsiz çocuklar gibiyim.
Oyunlara ancak adam eksik olduğunda kabul edilen beceriksiz çocuklar gibi.
Hayata katılmakta güçlük çekiyorum.
Benim mevsimim sonbahar.
Sokakların tenhalaşmaya başladığı vakitler.

Tek kişilik oyunlar ustasıyım ben

1

Birini daha öldürdüm içimde...

İçimde yaşayan öldü...

Suni sancılarla doğurdum O'nu...

Hiçbir zaman yüreğinden kalkan otobüse yetişemedim...Hep bir sonrakini bekledim...Bekledim...Tek kişilik yerine sığamadım.Ya hep geç kaldım, yada sığamadım.

Mutluluklarım oldu...Otobüsün camına resimlerle yapıştırdığım...Hepsini yırttım.Kızdım, özlemime... özlemine...
Adını tekerleklerine boyadım.Suskun... ''Suskun'' diye boyadım...Ezildin, ezdim; bazen bir otobüsün tekerinde, bazen yüreğimde, bazen içimde...
SUUSSS...
DİYE

umut


Sevgili yalnızlık
bugün üç yaşına girdin farkında mısın?

Ne kadar da yavaş büyüyorsun.

Tam üç asır büyüdün gözlerimde
tam üç asırdır omuzlarıma düşüyor gölgen.

yalana-yalancıya-yabancıy




İki ucu düğümlenmiş, bir ip gibi içimdeki karmaşa.
Nereye baksam parlak bir kapı görünüyor gözüme, ona doğru gidiyorum ardında çözümler var diye… Kapılar uçurumlara, uçurumlar dipsiz yarıklara dönüşüyor ansızın.
Tutunacak bir dal arıyorum. Tutunmak, kendime.

şimdi...
dama çıkmış, elimde kesme kristlden kadehimle şarabımı yudumluyor ve sana ışığını göstermeyen tüm yıldızlara kadeh kaldırıyorum!
uykumu bugün kapının önünden geçen bir eskiciye verip karşılığında eski ciltli bir hikaye kitabı aldım :

"içinden tren geçen yalnızlıklar"

demedim


Kilometrelerce öteden duymak gülüşünü bu safsataları yazarken çektiğim bütün kedere değer. Yalnız bir şey daha vardı, neydi? Heh hatırladım!

Gözlerim konuşmayı unuttu, demiş miydim?


sus

sus-------------------------------


Hiçbir zaman yüreğinden kalkan otobüse yetişemedim...Hep bir sonrakini bekledim...Bekledim...Tek kişilik yerine sığamadım.Ya hep geç kaldım, yada sığamadım.

Mutluluklarım oldu...Otobüsün camına resimlerle yapıştırdığım...Hepsini yırttım.Kızdım, özlemime... özlemine...
Adını tekerleklerine boyadım.Suskun... ''Suskun'' diye boyadım...Ezildin, ezdim; bazen bir otobüsün tekerinde, bazen yüreğimde, bazen içimde...
SUUSSS...
DİYE
...
!

canımın sıkıntısı

evet yine sana................


sana ben .......................olamazsın demedim ki........
sana ben insan olamazsın dedim.........
sen ortamı .ok ettin.............
birşeydin
hiçşey oldun........
belki de sende hiç tin...ben biri sandım..........

mavikuş


bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm, kal,
diyorum ona, kimsenin
seni görmesine izin veremem.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama viski döküyorum üstüne
sigara dumanına
boğuyorum,
fahişeler, barmenler ve
bakkal çırakları hiçbir zaman
bilmiyorlar onun orada
olduğunu.

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama ben ondan güçlüyüm,
yat lan aşağı, diyorum ona,
ocağıma incir dikmek mi
niyetin? Avrupa'daki kitap
satışlarını sabote etmek mi?

bir mavi kuş var yüreğimde
çıkmaya can atan
ama zekiyim, sadece
geceleri izin veriyorum çıkmasına,
herkes yattıktan sonra.
orada olduğunu biliyorum, derim
ona, kederlenme
artık.

sonra yerine koyarım yine
ama hafifçe öter
tamamen ölmesine de izin
vermiyorum
ve birlikte uyuyoruz
gizli antlaşmamızla
ve insanı ağlatacak kadar
güzel, ama ben
ağlamam, ya
siz?

hala



Hâlâ yalnız mısın?
-Sadece özgür.

Peki mutsuz?
-Sadece alışmış.

Peki ya aşık?
-Sadece eksik.

Peki ya sen? Hâlâ bekliyor musun?
*Beklemek, şimdi hiç duymayan birine,
Dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.

Peki ya umut?
*Umut, şimdi hiç görmeyen birine,
Gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.

geceler yar yar


Bir gece daha yaklaşıyor günün ıssızlaşan sessizliğinde..Bir gün daha sıkışıp kalıyor geceye dönen çarkların dişlisinde..Her şey darmadağınık şimdi..gün ortası karmaşalar gün sonu koşuşturmalar..Toparlanmak için beklenen zaman geceye ertelenmiş emanet anlar..yaklaşıyor işte yine gece..

Gece...huzur...
Gece...hüzün...
Gece...dingin...

Gecesizler bilmez gecenin gizem dolu derinliğinde neler gizlendiğini..Karanlık örtüler altında ne göz alıcı düşler parlatıldığını...

Gece...düş...
Gece...umut...
Gece...buluş...

Gecelerin dilinden anlamayanlar bilmezler .karanlığında ne tarifsiz sözler söylendiğini...Bir solukta demlenmiş şiirlerin ,yürekleri nasıl lime lime ettiğini...

Gece...şiir...
Gece...roman...
Gece...hayat...

Sen ki bir gece yarısı usulca süzülmüştün düşlerime...”ben değil sen beni aldın düşlerine “diyen asi çıkışına inat yinede açmadım gözlerimi ...seni aldığım düşüm bitmesin diye...

Gece...kayıp...
Gece...ayıp...
Gece...ayık...

Gece ayıklığında sevmiştim seni...en sarhoş düşlerimde..ellerim zig zaglar çizerken kağıtlar üzerinde...sarhoşluğuma sığınarak bıraktım en ayıp ...en kayıp kelimeleri üzerine...

Gece...iz...
Gece...giz...
Gece...sensiz...

Sen yine benden habersiz düşeceksin yollara..gecenin içinden geçeceğini düşünmeden...geceye değmeden, ilişmeden geçip gideceksin düşlerimden...
Bir izin kalacak ardında...karanlıkta görülemeyen binlerce iz gibi ...belirsiz...tanımsız izler...

Bir geceye dost olan aydınlık gözler görecek ancak geceden geçtiğini...
Bir de ben...

Gece ...ben...
Ben .... gece... ny.dc

ruhumusapırsapırsana sunuyorum




Uzunca bir süredir yazmak gelmedi içimden benim. Ama sen de üstelemedin. Arayıp sormadın. Tipik mahalle komşuluğu muhabbeti gibiymiş demek ki bizim söyleşmemiz. Yani bir senden-bir benden...
Bu mudur?
Kurduğumuz sakıncasız iç içelik bu mudur?
Oysa için içe sahiden yaslanması bu olmalı değildir!

Sen yazma artık istersen.
Yani yazmasan da olur.
Ama ben yazacağım.
Senin adına da yazabilirim.
Dert etme sen.
Sana yazacağım. Ama kendime yazılmış gibi okuyacağım.
sen yazmışsın gibi okuyacak ve sana yanıt yazıyormuş gibi yazacağım.
Gerçi hep aynı renk olacak.
Sana uyanları, sana uygun renge boya sen.

eşyalartoplandıseninlebirlikde



Çoğu kez bir karmaşanın orta yerinde bir başımıza kalıveririz.
Ne yana dönsek bizi boğar, adını koyamadığın bir hüzün.
Boğazında düğümlenir koca bir yumruk, ha kesildi ha kesilecek soluğun.
İstersin ki biri çıkıp gelsin sen söylemeden anlayıversin; ya da kimse dokunmasın
Saatlerce konuşmak istersin veya susmak ömür boyu...
Neye dokunsan kuruyacak sanırsın.

Sen çok şeye yetecek gücün kendinde olduğunu bilirsin...bilirsinde bulamazsın
bazen işte kendine çıkar yol. Kaybolursun gücünde.

Anlaşılmazsın anladığın kadar. Ya da anlaşılmamaktan korkarsın.
Bazen olur işte...Hepimize değiverir karmaşa

Yeneriz, yendiğimiz her zor gibi. Elbette yeneriz. Biz neleri yenmedik ki. .yendik di mi..ny

çelişki



önce kendime
sonra
sonra size yabancılaş/IYORUM/la yaşıyorum.
aklım labirent



yüzüne ellemediğim
sesini duymadığım
kelimemde saklım
özlemimsin.
hadi be
hadi yahu...

tırtıl(moremo)


Bugüne kadar bir tırtılın konuştuğunu görmemiş olmanız, tırtılın konuşamadığı anlamına gelmez. Söyleyecek önemli bir şeyi olmamıştır. Velhâsıl, bu fasıl böyle sürer..
tıpkı, elmanın kurdu gibi..



Gecenin eteği örtül üstüme..
Gözlerim ilahi bir yas günüdür..
Yüzüm de sevgili,tebessümün..
Ölümüm terennümdür..

Bir hikayem yok benim..
Öylece geçiyorum aranızdan.

rilke


Ruhumu nasıl tutsam da seninkine değmese...

lale müldür temalı dertleşme


 
sizede olur mu bilmem.bazı günler bazı insanlara takılınır.bu ara lale müldür den gidiyorum.
Destina

Dün gece sen uyurken
İsmini fısıldadım
Ve hayvanların korkunç
Öykülerini anlattım

Dün gece sen uyurken
Çiçeklere su verdim
Ve insanların korkunç
Öykülerini anlattım onlara

Dün gece sen uyurken
Yüreğim bir yıldız gibi bağlandı sana
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden
Yeni bir isim verdim sana
Destina

Sen öyle umarsız uyusan da bir köşede
İşte bu yüzden, sırf bu yüzden işte
Yaşamdan çok ölüme yakın olduğun için
Seni bu denli yıktıkları için
Yaşamımın gizini vereceğim sana


yaşsız kadınlardan oda.yüreği büyük kadınlardan
en mor kadın. sürekli olarak bu kelimeler öbeği böyle, bilinçsizce dökülür ağzımdan eğer lale müldür girdiyse aklıma. ece ayhan gelir bir de. neden bu kadar takıldım bu lale müldür ve mor ilişkisine bilmiyorum. neyse, insanlar bana dönüp bakıverirler şöyle bir, dehşetle ben en mor kadın diye haykırdığımda, veya içimden bağırdığımda. sonra sessizleşir ortalık. o sessizlik ortasında, açılmaması gereken bir mektupu, bir yazgıyı yolundan dönmemecesine kıracakmışım gibi okurum yıldız madalyalı mektupları kendimce. pol ve virjini, önce pol sonra virjini, pol ile virjini...

lale müldürle aramızdaki tek taraflı ilişkide şeftali rengini hep garip bir hisle duyumsuyorum. aklıma şeftali renginde bir etek giymiş bir kız, şeftali rengi bir duvar üzerine asılmış ve paspartusu çok güzel olan bir tablo, yağmurda bir kedi yavrusunun arkasından koşan bir çocuğun siyah beyaz fotoğrafı filan geliyor. kuzey defterleri, uzak fırtına ve buhurumeryem alınmalıdır. ben lale müldürün balık burcuna mensup olduğuna şiddetle inanıyorum.

kimbilir nerden




Gecenin eteği örtül üstüme..
Gözlerim ilahi bir yas günüdür..
Yüzüm de sevgili,tebessümün..
Ölümüm terennümdür..

Bir hikayem yok benim..
Öylece geçiyorum aranızdan.

sus hal/i

sus hal/i


şiirim sustu
yüreğim üşüyor ondanmıki..

yorumsuz

hadi susalım

offff lardan bir demet





Başımı alıp gidesim var ama aklimdakileri sıgdiracak valiz bulamıyorum……..



27 Şubat 2014 Perşembe

kel rapunzel



Külkedisi bendim. Şapşal prens anlayamadi. Oturup balkabağının yanında ağlayacagmı mı sanıyorsunuz. Yanılıyorsunuz! Diğer balo ne zamandı?

gUnaYdIN



günaydın kara ağaç.
ıhlamurların şifasına inanıyorum bugün.
nevruzun ilk saatleri,
kışın ağır baskısına rağmen tomurcuk veren papatyalar günaydın.
ağzımı, burnumu açtım.
alerjik bir ölüme bile hazırım.
polenlere direnmediğim gün,
sigaramın külüne karışan ağrılarım günaydın!!

kafka ve ben...

"İstasyonda bana bakan yüzünü düşündüm. Unutamayacağım bir doğa olayıydı bu..."

Franz Kafka





ben senin milena ndım.sen benim kafka m...
unutmaya çalışıyorum
alışıyorum felan derken
bir filmdeki siyah gözlü adam
bir kargo pantolon
hatta renklerin mavisi
dudağımda kıvrılamıyan gülüş.............
kucağında yatasım var....................
senin yerine kimi koysam olmuyor.........

sıla dan

Git, ama seni sen diye seven yüreğime dokunma.
Dokunma çünkü acıtır ellerini.
Yakar.
Ölürüm…

Dokunma çünkü kanatır diz boyu yalnızlığım gözlerini. Nice aşkı canlı canlı gömmüşken yüreğime, senin zaferlerine de alışırım sevgili.

Etmeyeceğim tek kelime. Gidiyorsun, git….

Her şeyim derdin ya bana. O her şey bitti artık.
Ve her şey bitmişken sana git demeyeceğim.
Hoşça-kalma sevgilim.
Sen sakın hoşça-kalma.

çekirgeyiz sıçrıyoruz kırk gün kırk gece



bir ipte oynuyoruz bir ip geriliyor geriliyor ve kopmuyor
kopmasını bekliyor seyirciler yaramaz ve sancılı seyirciler
bir yakup çağrılmıyor çağrılmıyor godot gelmemeyi biliyor seviyor
güneş taşları biriktirmeli (güneş biriktirmez sadece yakar parlatır ısıtır kavurur)
cümleyi okuyalım: güneştaşları biriktirmeli
bir kuş bir kuş daha bir kuş ediyor -matematiğim kuvvetli
bir sıfırı bir sıfırla seviştirince yan [gelip] yatmış sonsuz olmuyor
biz bisiklete biniyoruz yolları tüketiyoruz ağırlık basıyoruz kirletiyoruz
o tüy gibi ağır aşkımızla
tüy gibidir aşk ve binbir anlamlı kelime binbir düşük cümle yüklüdür
ondan öyle ağırdır dayanılmazdır katlanılmazdır
uçucu kaçıcıdır yalandır dolandır
cambazız ve dahi canbazız ikilemiz ikiliğiz
birdirbir oynamaya gidiyoruz velespitle
özene bezene ürettiğimiz güzel bir tespitle
çekirgeyiz sıçrıyoruz kırk gün kırk gece
çekirge bir sıçrar iki sıçrar diyor seyirciler yaramaz ve sancılı seyirciler
bir edip bir cemal bir turgut artık yazmıyorlar susuyorlar