göğsümde
en güzel yaraydın sen ve seni anmak "söylenmemiş türkümdün sen/unutmam
seni" kadar güzel demişim; geçmiş, ama ne kadar yıl geçse üzerinden,
geniş zaman kipinde hikaye edeceğim aşkın bıraktığı ize bakıp.. bunu
biri için söyleyebilmek zordur; birinin bunu sana söyletebilmesi için,
onun içine işlemesi gerek..
bakıyorum, sende de aynı iz.. sen de ben gibi, göğsünde çok derine dokudun demek bir aşkı, ağır yaşadın demek; ve senin yaran daha çok taze.. ve ama yara yaradır; kırkını doldurmuş bir yarayla, henüz taze bir yaranın o en tatlı acısı aynıdır..
demek ben gibi sen de, henüz gidilmiş bir aşkın ardından ilk günlerin sarsıntısında;
bugün hiçbir şey söylemiyor kalbim, hiçbir suda aksi yok, hiçbir esvap uymuyor üzerine.. hiçbir sofrada bir tas çorbanın buğusu tütmüyor, hiçbir kitap hiçbir şey anlatmıyor, hiçbir şarkı kalbimden bahsetmiyor; bugün bir şey söylemiyor kalbim bana..
kıpırtısız bir kuyu suyu gibi serin ve yosunlu.. börtü böceği de var, gece ay ışığı da düşüyor bağrına, ama hiçbir şey söylemiyor yine de.. bugün sefere yahut sürgüne gitmek ve o gittiğim yerde adım sanım kalmayacak kadar gözlerimin rengi bile unutulsun unutulmak istiyorum diyordun?!.
bir denizin derinliği, ona akan sığ derelere bakıp ölçülmez, herkes görmez bilmez bir denizin derinliğini.. bir deniz bazen kendi derinliğini de bilmez.. ben gördüm hamdolsun; ben denizi gördüm, derinliğini bildim, hamdolsun!. eğer varsa, sana ve yaşadığın şu aşka dair bir isabet; bundandır..
kimselerin bilmediği, görmediği, fark edemediği gürül gürül yer altı nehirleri vardır; habersizdir insanlar.. yeryüzüne çıkamadıklarında bilinmeyene akar dururlar; kaybolmuş, sahipsiz gibi.. bastırılıp kendi içinde tutulmuş, önüne set çekilmiş, tek bir çıkış olsun bırakılmamış insan da böyle, aşk da böyle; yeraltı nehirleri gibi..
işte, senin de içinde, bakanın anlamadığı, kendi içinde, derinlerde kıyılarına çarpa çarpa akan bir nehir, alabildiğine yüksekten içine düşen yakıcı bir çağlayan var ve bunu kimsecikler bilmiyor; ne güzel!.
sen de bir nehirsin, akıyorsun!. bunu ben biliyorum artık burda ve bunun bir anlamı var; bunun büyük bir anlamı var, mektuplarının soğumayacak bir sıcaklığı var.. lakin, düşüp dizlerini aynı yerlerden kanatanlar, aşktan canı yananlar senin yangının hikayesi sana, benim hikayem bana diyesi değil; birbirlerine serinliktir..
madem söylenmemiş türkülerimiz var ve bitmez, sözün bugünlük bu kadarını duy benden!.
bakıyorum, sende de aynı iz.. sen de ben gibi, göğsünde çok derine dokudun demek bir aşkı, ağır yaşadın demek; ve senin yaran daha çok taze.. ve ama yara yaradır; kırkını doldurmuş bir yarayla, henüz taze bir yaranın o en tatlı acısı aynıdır..
demek ben gibi sen de, henüz gidilmiş bir aşkın ardından ilk günlerin sarsıntısında;
bugün hiçbir şey söylemiyor kalbim, hiçbir suda aksi yok, hiçbir esvap uymuyor üzerine.. hiçbir sofrada bir tas çorbanın buğusu tütmüyor, hiçbir kitap hiçbir şey anlatmıyor, hiçbir şarkı kalbimden bahsetmiyor; bugün bir şey söylemiyor kalbim bana..
kıpırtısız bir kuyu suyu gibi serin ve yosunlu.. börtü böceği de var, gece ay ışığı da düşüyor bağrına, ama hiçbir şey söylemiyor yine de.. bugün sefere yahut sürgüne gitmek ve o gittiğim yerde adım sanım kalmayacak kadar gözlerimin rengi bile unutulsun unutulmak istiyorum diyordun?!.
bir denizin derinliği, ona akan sığ derelere bakıp ölçülmez, herkes görmez bilmez bir denizin derinliğini.. bir deniz bazen kendi derinliğini de bilmez.. ben gördüm hamdolsun; ben denizi gördüm, derinliğini bildim, hamdolsun!. eğer varsa, sana ve yaşadığın şu aşka dair bir isabet; bundandır..
kimselerin bilmediği, görmediği, fark edemediği gürül gürül yer altı nehirleri vardır; habersizdir insanlar.. yeryüzüne çıkamadıklarında bilinmeyene akar dururlar; kaybolmuş, sahipsiz gibi.. bastırılıp kendi içinde tutulmuş, önüne set çekilmiş, tek bir çıkış olsun bırakılmamış insan da böyle, aşk da böyle; yeraltı nehirleri gibi..
işte, senin de içinde, bakanın anlamadığı, kendi içinde, derinlerde kıyılarına çarpa çarpa akan bir nehir, alabildiğine yüksekten içine düşen yakıcı bir çağlayan var ve bunu kimsecikler bilmiyor; ne güzel!.
sen de bir nehirsin, akıyorsun!. bunu ben biliyorum artık burda ve bunun bir anlamı var; bunun büyük bir anlamı var, mektuplarının soğumayacak bir sıcaklığı var.. lakin, düşüp dizlerini aynı yerlerden kanatanlar, aşktan canı yananlar senin yangının hikayesi sana, benim hikayem bana diyesi değil; birbirlerine serinliktir..
madem söylenmemiş türkülerimiz var ve bitmez, sözün bugünlük bu kadarını duy benden!.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder