Birde neşeli hüzün hali var. Bir kırık düş gibi. Bir şarkı var mesela, içine bir klarnet değiyor, bir keman tırmalıyor tenimi, ardından bir gitar kafama çalıyor bütün dünyayı… O bilindik ses, durup düşünmeye ihtiyaç duymadan, işte bu! İşte bu şiirden sonra şarkı olmuş diyor ve titrek bir gözyaşı bırakıveriyorum elmacıklarımdan aşırı…
Her yok oluş hikâyesinin sonunda olduğu gibi bir iç çekiyorum biten mevsime ..
El sallıyorum bir yağmura, şu geçen karga sürüsü her zamankinden daha fazla kuş olup gidiyor… Tebessüm oluyor ..
Yani neşeli hüzün evresine geçiş böyle bir şey. Hayal kırıklıklarının arasına yerleşen bir tebessümlük dünya mekânı…
Sevmekte böyle aslında, sabaha nazır bir gecede konaklayıp, sayısız söz tüketmekle başlayıp, acısını kulağın üzerine bir gonca misali takmak gibi… Dikenlerinden bile sıyırmaya lüzum görmeden bir çiçeği dalından gönül bahçesine dermek gibi. Tabiatta aşka aykırı ne varsa benzetmelerden def etmek gibi. Bir şair ne kadar aşka aykırı olabilir ki ?..
Beni alıp sol kulağının üzerine tak sevgili ..
Bütün kusurlarımı önünde yuyup yıkayayım dilersen ..
Bir yaşlı sardunyaya mahkûm etme beni...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder